Last updated on Kasım 9, 2025

Bu yazı, geçen gün Kadıköy’de bir sahafın önünden geçerken aklıma geldi. Dışarı konmuş bir masanın üzerinde sararmış, kıvrılmış bir şekilde karşıma çıktı. Belli ki tozlu raflarda, diğer eski baskılı kitapların arasında çok kalmış. Nedense gözüm direkt ona çarptı: Jules Verne – “Dünya’nın Merkezine Yolculuk”. Elime alıp sayfalarını çevirdim; sadece bir kitabı değil, kitapla ilk tanışmamı da içinde buldum.
Küçükken Jules Verne kitaplarının kapakları çok dikkatimi çekerdi. Renkli resimler, bilinmeyen diyarlara açılan kapılar, gemiler, buhar makineleri, pusulalar… her biri merak uyandıran, her biri başka bir dünyanın anahtarı gibiydi. Elime Denizler Altında 20.000 Fersah geçtiğinde henüz ilkokuldaydım. Kapak nemden biraz yumuşamış, sayfaları o zaman bile sararmıştı. O yaşta Nautilus’un ne olduğunu, Kaptan Nemo’nun neden bu kadar gizemli bir adam olduğunu tam anlamasam da hikâyenin beni içine çektiğini hatırlıyorum. Tabii sonrası geldi. Bir çocuğun hayal dünyasına mükemmel bir şekilde eşlik eden; Aya Yolculuk, 80 Günde Devri Alem, Esrarlı Ada ve diğerleri…
Yıllar geçti. Jules Verne kitapları artık çocukluk raflarının tozlu bir köşesinde kaldı. Araya okul, işler, şehirler, ekranlar girdi. Bazılarını unuttum, bazılarını ise film ve dizilerdeki garip yorumlarıyla hatırladım. Sahafta eski bir baskı Dünya’nın Merkezine Yolculuk’u elime aldığımda, sayfaların arasından yayılan o eski kâğıt kokusu geçmişle yeniden temas kurmamı sağladı. Belki de sadece kitabı değil, o merak duygusunu, bilinmeyeni keşfetme arzusunu, en önemlisi de o hiçbir yere sığmayan hayal kurma duygusunu da özlemişim.
Sayfaları karıştırmaya başladım. Okuduğum her kelime aslında çocukluğumla yeniden tanışmak gibi geldi bana. Ama bu kez okurken bir başka gözle bakıyordum. Çocukken macerayı görüyor, ona imreniyordum; şimdi ise gözüme çarpan birkaç satır arasında insan merakını, bilime olan inancı, dünyayı anlamaya çalışan bir zihnin akışını, sabrını fark ediyorum. 19. yüzyılda yazılmış bu hikâyelerin hâlâ aynı duyguları hissettirmesi, onun vizyonunun ne kadar geniş olduğunu gösteriyor.
Bugünün hızla tüketilen hikâyeleri arasında, Jules Verne okumak hayatı yavaşlatmak gibi. Okyanusun derinliklerine dalarken ya da dünyanın merkezine inerken zamanın akışını unutuyorsunuz. O dünyanın etrafını dolaşmaya çalışırken, küçük dünyama nasıl sıkıştığımı hatırlatıyor bana. Her şeyin anlık olduğu bir çağda, onun cümleleri biraz da sabrı hatırlatıyor.
Belki siz de bir gün, eski bir kitap kokusunun sizi götürdüğü alemlerin hayaline dalarsınız. Belki de Jules Verne’i yeniden elinize alırsınız. Benim hislerime yakın hisler yaşarsınız. Çünkü o kitaplar, sadece uzak diyarlara değil, kendi içimizdeki meraka da yolculuk yaptırıyor. Belki de en çok buna ihtiyacımız var, yeniden merak etmeye.
Resül Efe sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.