İçeriğe geç

Felsefi Bir Perspektiften Body Double

Brian De Palma’nın Body Double’ı yalnızca Hitchcock vari bir gerilim filmi olarak değil, aynı zamanda bu kalıpları kullanarak “görme” ve aynı zamanda “gösterme” eylemini de “gerçeği kavrama” üzerinden bir sorgulama olarak karşımıza çıkar. Film, sinemanın doğasıyla ilgili felsefi soruları dile getirir. Gerçek nedir? Ona ne kadar yakınız? Ve gördüğümüz şeye güvenebilir miyiz?

Görme, Hakikat ve Yanılsama

Filmin merkezinde Craig Wasson’ın canlandırdığı Jake karakterinin bakışı vardır. Rear Window ve Vertigo’da olduğu gibi, izleyicilik eylemi aynı anda hem bilgi hem de yanılsama üretir. De Palma burada Hitchcock’u sadece taklit etmez, aynı zamanda onun kurgularını abartarak ve postmodern bir şekilde yeniden yorumlar. Vertigo’da gizem ve romantizmi görürken, Body Double’ı orada görmediğimiz şeyleri, daha kaba, cinsel ve sert bir şekilde işler. Hikâyede Jake bir şeye tanık olduğunu düşünür ama aslında yanıltılmıştır. Onunla birlikte biz de bu yanılgının içinde düşeriz. Bu, Platon’un mağara alegorisini hatırlatır: yani gölgeleri gerçek sanan insanların durumunu. Body Double’da da “görme” hiçbir zaman bize saf bir bilgi sunmaz. Manipüle edilmeye açıktır. Bu da gerçek algısını sürekli sorgulatır.

Voyöri̇zm ve Etik

Jake’in dürbünle kadını izlemesi yalnızca hikâyenin bir parçası değil, aynı zamanda etik bir problem olarak karşımıza çıkar. Başkasının mahremiyetini gözetlemek, karakterin rızasını yok saymak. Burada karakterin kadın olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda ana akım sinemanın erkek izleyicilere hitap ettiğini, kadınları edilgen arzu nesneleri, erkekleri ise anlatıyı yönlendiren aktif özneler olarak sunduğunu görülebiliriz. Tıpkı Laura Mulvey’in savunduğu gibi. Bu bilinçli bir seçimdir. Burada De Palma, seyircinin kendi pozisyonunu da sorgulatır: Biz de Jake gibi bir röntgenci değil miyiz? De Palma’nın filmdeki uzun takip çekimleri, bazı sahnelerdeki yavaşlatılmış çekimler bu duyguyu tamamen hissetmemiz sebep olur. Örneğin, Gloria’nın öldürüldüğü sahnedeki yavaş çekim, şiddeti estetize ederek seyircinin “bakma eylemindeki” suç ortaklığını ve hazzını yüzüne vurur. Burada şöyle bir soru sorabiliriz: Sinema perdesinde gördüğümüz şiddet ve cinsellikten biz de haz almıyor muyuz?

Kimlik ve “Çifte”lik

Filmin adı olan Body Double, sinemada kullanılan bir terimdir. Bazı sahnelerde asıl oyuncunun yerine, dublörünün geçmesine denir. De Palma bu durumu filmin sonunda belirli bir şekilde gözümüze de sokar. Burada hem sinemadaki dublörlük pratiğini hem de kimliğin parçalanmasını görebiliyoruz. Kadın karakterin yerine geçen porno yıldızı, “benzerlik” ve “gerçeklik” kavramlarının arasındaki karmaşık ilişkiyi karşımıza çıkarıyor. Aynı zamanda burada porno yıldızının “saygın” karakterin yerine geçmesini görürüz.  Bu, Baudrillard’ın simülakrlar teorisini bize hatırlatır: Orijinal ile kopya arasındaki ayrım kaybolur ve geriye yalnızca temsilin kendisi kalır. Body Double tam da bu “hipergerçeklik” atmosferinde dolaşır. Burada Jake’in klostrofobisi yüzünden B-tipi bir vampir filmindeki rolünü kaybeder, Holly Body’nin porno endüstrisindeki konumu ve “dublörlük” mesleğinin kendisi, sinemanın “sahte” doğasına yapılmış doğrudan göndermelerdir. Film, Hollywood’un “rüya fabrikası” imajının ardındaki sömürüyü, yapaylığı ve ahlaki çürümeyi deşifre eder.

Özne ve Seyirci

De Palma, Jake’in düşüşünü aslında seyircinin hissiyatı ile paralel kurgular. Sinema perdesinde gördüğümüz şeye inanırız, ama bu inanç manipülasyonun kendisidir. Burada Althusser’in “özne kılma” teorisini de düşünebiliriz: Film bizi, görmek isteyen, arzulayan, şüphelenen bir özne haline getirir.

Ayrıca Jake’in bakışının tipik bir “erkek bakışı” olduğunu ve kadın karakterlerin bu bakış tarafından nasıl nesneleştirildiğini izleyiciye ile aynı paralelde aktarır. Holly Body karakteri, bu durumun bir yansımasıdır. O aslında bu bakışın bir nesnesi, aynı zamanda reddedicisidir. Filmin sadece voyöri̇zmi sergilemez, aynı zamanda onu eleştirdiğini de gösterir.

Sonuç olarak, Body Double yalnızca erotik bir gerilim değil, hakikatin kırılganlığı, bakışın etik sorunları ve temsilin doğası üzerine felsefi bir metin olarak da okunabilir. De Palma’nın sineması, izleyiciyi rahatsız ederek onu düşünmeye zorlar: gördüğün şey gerçekten gördüğün şey mi, yoksa yalnızca görmek istediğin mi?


Resül Efe sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Siz ne düşünüyorsunuz?

Abone ol